İnsanın sürekli yaşadığını hissetmesi için, bazı değişmez
ölçülere başvurması iyi oluyordu.
Bu ‘demek ki’ler beni her zaman rahatlatırdı.
Çünkü ‘demek ki’ diyemeyeceğim bir yere gelmiştim.
İyi şeyler birdenbire olur; bu kadar bekletmez insanı. Sürüncemede
kalan heyecanlardan ancak kötü şeyler çıkar. Ya da hiçbir şey çıkmaz.
İki işi birden düşünemiyordum. Bu yüzden çok kaybım oldu. Yoksa,
araba filan almam işten bile değildi.
Ne zaman vaktin var? dedi. Her zaman. Ona bu sözü
söyleyemedim tabii. Her zaman vakti olanlara saygı duyulmaz.
Ben bir şeyin taklidiydim; fakat, aslımı bile doğru dürüst
öğrenememiştim.
Belki de ölürdüm. Belki de ölmemek için, hiçbir işin sonuna
kadar gitmiyordum.Böyle
küçük çalışmaların üst üste eklenmesiyle doluyordu zaman. Ben de kelimeleri
birbirine yapıştırarak yaratıyordum zamanı.
Çünkü sevmek yarıda kalan bir kitaba devam etmek gibi kolay
bir iş değildi.
Hayır, belki de kendimi yaşanacak güzel günler için
saklamamıştım: belki de sadece duygularımda her zaman biraz geç kalıyordum.
Beni anlamıyorlardı. Zarar yok. Zaten beni, daha kimler
anlamamıştı.
Memur da olsaydım, başarıya ulaşamayacaktım; zaten memur
olmak, başarıya ulaşamamak demektir.
Bir türlü öğrenemedik şu tabiatı. Bu yüzden ölüp gidiyoruz
işte.
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen